• Uye Ol

Oyun Teorisi

 Oyun, "herhangi bir şeyin eğlencesidir."
Samuel Johnson (1755)

    Modern düşünceler, bu tanıma ek olarak belirli kuralları da birleştirmiştir. Mesela, stratejik tahta oyunlarından go, shogi ve satranç, atletik oyunlardan golf, basketbol, futbol ve tenis; kart oyunlarından briç, poker. Bu oyunlardan çoğu karşılıklı etkileşimi ve rekabeti getirir, oyuncu oyundaki diğer oyuncudan üstün olmak için çabalar ve onun başarısı, diğer oyuncuların hareketlerine ve kendi hareketlerine bağlıdır. Bu tanımlama ve örnekler oyun kelimesinin ilk algılanışı olup, gündelik hayatta kullanışına denk düşer.

 

    Oyun teorisi şu iki özel durumda uygulanabilecek  teorik bir analizdir:

    Sıfır toplamlı oyun modeli; bu modelde taraflardan birinin kazancı doğrudan bir diğerinin kaybı anlamına gelmektedir. Bu mutlak bir çelişki durumudur ve  genelde futbol, pin-pon gibi atletik oyunlar örnek verilebilir. Ayrıca, soğuk savaş döneminde büyük güçler açısından bu tür bir ilişki var.
    Sıfır toplamlı olmayan model. Bu model, taraflar yine esas olarak birbirlerine rakip olmakla beraber, her iki tarafın da karlı olabileceği denge durumları sözkonusu olabilmektedir. Bu durumda oyuncular ortak kazançlarını artırmak için işbirliğine girişebilirler, ancak yine de kazancın dağıtımı konusunda bir çelişki sözkonusudur.

    Oyun teorisinde ekonomik, sosyal bir çelişki söz konusudur. Bir çok teorist oyun teorisinin etkin kullanıma uygun olup olmadığını farklı alanlar için araştırmışlardır fakat oyun teorisi zaten yaşamdaki farklı davranışların önemli analizleri sonucunda ortaya atılmıştır ve temelde her pozitif bilim alanınıda kapsamaktadır. Teoriyi ilk kez ortaya atanlar Macar asıllı Amerikalı J. Von Nevmann ve O. Mongenstein'dir. Oyun teorisinin uluslararası politikaya uyarlanışı konusunda üçüncü çabalar Thomas C. Schelling'in çalışmaları olmuştur. 1950’li yılara kadar oyun teorisi temelinde ortaya atılan kuramlar daha çok toplamı sıfır olan oyunları gözaltına alıyordu. Toplamı sıfır olan oyunlar taraflardan birinin kazandığı büyüklükte diğerininde kaybettiği, daha çok yarışmayı ve çatışmayıda beraberinde getiren taraflar arasında tam rekabetin gözlendiği oyunlardır.

    Yarışım, çatışma veya mücadele ile eşanlamlı düşünülebilir. Aslında yarışım kontrol altına alınmış bir savaşımdan başka bir şey değildir. Çatışmanın üç temel türü şu şekilde sıralanabilir;

    1.Kavga – amaç rakibi saf dışı etmek,
    2.Oyunlar – amaç zekice rakibe karşı üstün gelmek,
    3.Görüşme – amaç rakibi inandırmak.

    Fakat, John Nash 1950–1953 yılları arasında yayımladığı makalelerle bazı oyunlarda oyuncuların dominant strateijiyi seçmesinin iki taraf içinde zararlı olacağını ispatlayarak toplamı sıfır olmayan oyunları da (ender oluşan farklı olasılıklar dışında) modellemeyi başarmıştı. Bu modellemden sonra stratejiler rekabetçi ve işbirlikçi strateji olmak üzerede ikiye ayrılmıştır. Toplamı sıfır olamayan oyunlarında modellenebilmesi, oyun teorisinin biyoloji’den siyasete uluslararası ilişkilerden stratejik tahta oyunlarına kadar bir çok alanda  daha kullanılmasına imkan sağlamıştı ve nobel ödülünü hak etmişti.

Nash Dengesi

    2000’li yılların başilarında  önce film gündemimize oturan ve gerçek bir hayat hikayesini tarifleyen “Akıl Oyunları” filmi birçoğumuzu etkilemiş ve biçok kişinin filmin akabinde dünyanın en fazla olasılığına sahip , en büyülüyeci akıl ve strateji oyunu “GO” ile tanışmalarına neden olmuştu.

    Nash, poker tarzı oyunlardaki kısır bir döngü gibi uzayıp giden fikir yürütme biçimini bir döngü olmaktan çıkartıp bir kare gibi düşünmeyi önerdi. Nash'ın önerisi tam olarak şuydu: Bütün oyuncuların kendine göre en yüksek kazancı getirecek bir stratejisi var ama bu 'dominant strateji' oyundaki yegane oyuncu o olmadığı için uygulanamaz, o yüzden de taraflar denge durumuna razı olurlar.

    Nash’in denge stratejisi bir oyuncunun karşısındaki oyuncunun oynayacağını düşündüğü stratejiye karşı kendisi açısından en iyi strateji. Nash dengesi stratejisi seçildiğinde de kimse o dengeden başka bir yere gitmek istemiyor. İşte Nash ağır matematik kullanarak, böyle bir dengenin çoğu şartlarda mevcut olduğunu ispat ederek, Von Neumann'ın yaklaşımını genelleştirmiş, çözüm üretmiş ve denge kavramını yerleştirmişti. Nash dengesini hayatın  içindeki örneklerle anlatmak için “Akıl Oyunları” filminin bir sahnesi çok uygun.

    “Eğer hepimiz sarışını tavlamaya çalışırsak, birbirimizi engelleriz ve hiçbirimiz onu tavlayamayız. Ve sonra gidip sarışının arkadaşlarını tavlamaya çalışırız. Fakat yine başaramayız çünkü hiç kimse 2. tercih olmaktan hoşlanmaz.Peki hiçbirimiz sarışının peşinden gitmezsek? Birbirimizin yoluna çıkmayız, diğer kızların onurunu kırmamış oluruz. Kazanmamızın tek yolu bu. Hepimizin kız tavlamasının tek yolu bu.”

    Oyun teorisinin özünü uluslararası işletme derslerinde kullanılan çok bilinen bir örnekten hareketle açıklamak mümkün. Bu oyun, uçak üretim piyasasına hakim iki şirketin, yani Boeing ve Airbus şirketlerinin, yeni bir uçak piyasaya sürme kararlarının aslında diğer şirketin vereceği karara oldukça bağımlı olduğu gerçeğinden yola çıkar. Eğer yeni bir uçak tipini üretme kararını Airbus ilk verir ve Boeing üretmez ise, başarı durumunda Airbus önemli bir avantaj elde etmektedir. Tersi bir senaryoda ise Boeing'in avantajı söz konusudur. İkisi de aynı uçak tipini üretir ise yeterince kâr edemeyecekler, her ikisi de üretmez ise göreceli durumları sabit kalacaktır. Bu örneği daha da ilginç kılan nokta, devletin müdahalesinin oyunun bütün kurallarını değiştirebileceği gerçeğidir. Örneğin, Avrupa Birliği'nin Airbus'a vereceği bir sübvansiyon, miktarın büyüklüğüne bağlı olarak, Boeing üretime girsin ya da girmesin, Airbus için üretime geçmeyi her durumda cazip kılabilir.

 

 

 

 

Haber ağımıza katıl

Bizi takip et

İletişim

www.gooyunu.com :

İstanbul, Türkiye

Telefon:

(505) 335-2074

Email:

iletisim@gooyunu.com

"; urchinTracker(); /* ]]> */